19 Ocak 2011 Çarşamba

TAŞINIYORUM! -DOĞRU 1 KADIN-



Taşınıyorum evet :)


Bu sabah duş alırken verdim bu radikal kararı. Bi devrim yapıyorum ve HardCandy'nin Erkekleri'ni  "Doğru Adam'ı Bulma Macerası"na çeviriyorum.


Çünkü bu, gerçekten HardCandy'nin doğru adamı ararken verdiği mücadelenin hikayesi. Deneme yanılma yöntemiyle elediği birçok adamın hazin sonu ve Bayan Doğru'nun yeni başlangıçlarının hikayesi.


Bundan sonra tam da burdayım! :  http://dogru1adam-arayan-dogru1kadin.blogspot.com 


Yeni Bay Yanlışlarla her seferinde Bay Doğru'ya bir adım daha yaklaşacağım maceralarıma sizi de beklerim. Çünkü bu aslında yalnızca benim değil, kabul edin hepimizin ortak hayali ;)


İLETİŞİM :  dogru1kadin@hotmail.com


                        hardcandy_2011@hotmail.com

16 Ocak 2011 Pazar

Ya Fabrizio Konuşamıyorsa?




 Şöyle bir baktığınızda çok yakışıklı, inanılmaz çekici görünen, karakterine de hayran olduğunuz bir adam birgün size telefon açtığında berbat bir konuşma tarzı olduğunu farkederseniz tepkiniz ne olur?


Tanrım! Benim mideme ağrılar giriyo. Yok ben akıllanmayacağım.
Günlerdir Fabrizio aşağı Fabrizio yukarı diye adını sayıkladığım ölüp bittiğim adamla 7 sene sonra az önce ilk defa telefonda konuştuk. Ya da konuşamadık. Ya da ben konuştum, o ise benim konuşma olarak kabul etmeye gönlümün elvermediği homurtular çıkarmakla yetindi.


Çok yakışıklı. İlk bakışta fena cool. 7 sene önce hatırladığım adam da aynen böyleydi. 7 sene önce de aynı mekanda olduğumuz o 1 hafta içinde fazla konuşmadığı için olsa gerek yine çok çekici gelmişti.


Hayır ben kafama sıçayım aslında, adamın 7 sene önce İsmail YK dinlediğini biliyosun. E be HardCandy ne kadar yakışıklı olursa olsun bu adamdan ne umuyosun!?


İçten içe bırakmıştır İsmail YK dinlemeyi artık diye düşündüm itiraf ediyorum. Ya da hala dinliyorsa bile kendimi şartlandırmaya çalışıyordum günlerdir buna takılmayacağım diye.


Artık ufacık detaylara takılıp insanları elemekten bıktım. Biri bana dur desin!


İsyanlardayım! Arabeske bağlıyorum. Bir kulunu çooohh sevdiim, o beni tavlayamıyorr! Kalbimi ona verecektim ama diksiyonu beni benden alıyooor!


Neden tanrım! Arkadaşlarım bana "İstanbul Hanımefendisi" diye takılıp dalga geçerken her ne kadar sinirlensem de evet İstanbullu olmanın ayrıcalığını yaışıyorum birçok konuda. Diksiyon da bunlardan biri. Ama kelimeleri doğru telaffuz etmek için İstanbullu olmanın çok şart olduğunu sanmıyorum.


Biri şu adama acilen Türkçe öğretsin yoksa bulduğum bulacağım en tatlı kısmetlerden birini sırf ağzından çıkan yamuk yumuk sözcükler yüzünden kaçırmak üzereyim.


Ya adamı yakalayıp ağzına bir koli bandı geçirecek ve ömrünün geri kalan kısmında o bantı yalnızca yemek yiyebilmesi,beni öpebilmesi ve oral yapabilmesi için çıkaracağım ya da bir kez daha hüsrana uğramış halde arkamı dönüp yola yalnız devam edeceğim.


Düşünme HardCandy düşünme...takılma böyle ufak detaylara. Adam yakışıklı! Adam zeki! Yazarken inanılmaz komplike cümleler kuruyor! Genel kültürü harika! Çalışkan! Sadık! daha ne istiyosun? Daha ne istiyosuuuuun? 


Dört dörtlük olamaz zaten dimi :( Hiçbir zaman olamazlar :( Ama bu da olmaması gereken bi kusur be! Yanımdaki adamın da en az benim kadar düzgün konuşabilmesini isterdim.


Hayır biliyorum...ben okey desem yarın öbür gün bizimkilerle tanıştırmaya kalksam çocuk konuşmaya başladığı anda babam bıyık altından gülmeye annemse bana yampiri yampiri "Aferin sana.Ben de bu seferki ne zaman duvara toslayacak diye bekliyordum." bakışı atmaya başlayacak.


Peki şunu merak ediyorum. Gördüğüm kadarıyla bu adamın etrafında pek bi dişi nüfusu yok bir süredir. Belli ki pek verimli bir arazi değil kendileri. Ama ne yönden!?  Nırır nı rıııımmm!!!!???


Acaba sevgili rakibelerim ona neden yaklaşmamışlar? Ya da neden denemiyorlar?


Benim gibi yalnızca güzel konuşmadığı için mi eliyorlar? Yoksa güzel konuşamadığı gibi güzel yapamadığı başka bir şey daha mı var?


Tanrım lütfen olmasın. Belki konuştuğu anlarda kulaklarımı tıkayıp bu sorunu çözebilirim, hayatımız boyunca text message şeklinde sağlayabiliriz iletişimimizi ama hayatım boyunca o silikon oyuncakları kullanmak istemiyorum!


...

15 Ocak 2011 Cumartesi

Rüyanızda Saxo Çekmek??


 Böyle bir dünya var mı? Nasıl manyak sapık bir insanım ben anlamıyorumki!!!
Tamam birini çok istersiniz çok arzularsınız da...böyle de olmazki. Adamı çok istiyorsun ama senden kilometrelerce uzak olması sebebiyle yakın zamanda ulaşamıyorsun diye, kesinlikle uykunda ve istem dışı bir şekilde onu değil ama sadece penisini hayal ederek kendinden geçer misin?

Daha da kötüsü rüyanda gördüğün sahne tam olarak : aynen yatağında sırtüstü yatışın , elinde iri bir penis...ama yalnızca bir penis...insansız,adamsız bir penis (ama her nasılsa ben o penisin Fabrizio'ya ait olduğundan o an adım gibi eminim, artık nasıl bi fanteziyse çocuğun çükünü mü koparmışım ne yapmışım bilinmez-kendisi gelemiyorsa aleti benim olsun kafasındayım herhalde o an) yalıyorum, emiyorum bildiğiniz saxo çekiyorum elimdeki penise.
Tüm bunları rüyamda yapıyorum dikkatinizi çekerim. Tek arzum o an onu mutlu etmek. Ama bir süre sonra ağzıma soktuğum penisi çıkaramayıp boğulmaya başlıyorum. Nefes alamıyorum. Resmen boğazıma takılıyor. Çıkmıyor. Ben bir panik bir panik! :)
O an uyanıyorum ve gerçekten boğuluyorum, gerçekten nefes alamıyorum...aksırıp tıksırıyorum, bildiğin ölüyorum...nasıl mı? Dilimle!
Nasıl başardın diye sormayın! İnanın ben de bilmiyorum. Dilimi de görseniz öyle ufacık öyle miniciktir ki...Bazen böyle süpersonik durumları başarabildiğim için kendimi yürekten tebrik ediyorum.

Az önce ciddi ciddi aradım rüyada sakso çekmenin, oral yapmanın ne anlama geldiğini ama herkes benim kadar oynak kıvrak manyak sapık olmadığı için böyle bir rüya tabiri yok dolayısıyla. Ha google'a yazınca çıkmıyor mu? Çıkıyor. Ama yalnızca başlık olarak...tanımları boş. Hepsinin altında "siz biliyorsanız tanımlayın" şeklinde yazı alanları var. Yok yavrum ben almayayım. Ben kendi rüyamı kendi kendime yordum...

Kıssadan hisse Fabrizio!...Düşün artık seni ne denli mutlu etme arzusuyla yanıp tutuşuyorum ki rüyalarımda bile boğulma pahasına kendimi sana adıyorum.
Bence beni sakın ama sakın ama sakın kaçırma! :)

Umarım seninki hemen hemen hayal ettiğim ebatlardadır :/

Neden bilmiyorum, içimde ileride seninle evlenebileceğime dair çok şiddetli bir his var. Bütün hayatımı değiştirebilirsin ve kendimi her konuda her yönden tamamen sana adayıp seni çok mutlu edebilirim. İlginç bi durum.

Günü gelip görüşünceye dek...Ciao Fabrizio!


...

13 Ocak 2011 Perşembe

Kup Hawaii Bir Yaşam Tarzıdır

 Mesela benim yaşam tarzım olabilir. Bundan daha iştah açıcı, daha heyecan verici bir meyveli dondurma tabağı görmedim ben. Keşke yemeden önce fotoğrafını çekseydim diyorum ama o an bir an önce mideye indirmek için öyle telaş yaptım ki başka hiçbirşey düşünemiyordum.Şimdiyse rüyalarıma girer oldu.Hergün ondan yemek istiyorum!


Dün, uzun zamandır göremediğim, çok sevdiğim bir kız arkadaşımla buluştum kadıköyde. Dünyanın dedikodusunu yaptık, geçmiş anılarımızı tazeleyip bolca kahkaha attık. Dönüş yolunda rıhtımda yürürken, hadi dedik ayrılmadan bi dondurma yiyelim madoya girip.

Menüye uzun uzun baktıktan sonra içinde "kiwi,ananas,portakal,üzüm" gibi meyveler barındıran Kup Hawaii'ye takıldı gözüm. "Bundan var mı?" dedim garsona pek de umutsuzca.  "Var efendim." cevabını alınca dünyalar benim oldu sanki.

Meyve ve dondurma dolu,rengarenk o tabak önüme konduğundaysa dünyanın en mutlu kızı bendim herhalde!

Şimdiyse en mutsuzlarından biri olabilirim. Az önce üstün bir sakarlık örneği gösterip telefonumun üzerine çay döktüm.

Bir yandan Road Runner facebook chattan beni taciz edip duruyor her zamanki gibi "Buluşalım mı?Normalde olsa beni bu kadar eken birine beş dakikamı ayırmazdım ama sende farklı birşeyler hissediyorum. Biliyorum sen farklısın" vs...

Annemse tv karşısında Fatmagül'ün Suçu Ne izleyip bir yandan da Road Runner'a bir şans vermem için yoğun bir psikolojik baskı uyguluyor üzerimde.
Neden? Çünkü okulu bitirmiş. Çalışıp kendi parasını kazanıyormuş.
Neden? Çünkü yakışıklıymış; hem boyu hem posu yerindeymiş.
Neden? Çünkü sahiplenici, koruyucu bir yapısı varmış.
Neden? Çünkü oyuncuymuş, birçok hayranı varmış.
Neden? Çünkü beni mutlu etmeyi seviyormuş.
Neden? Çünkü Bursalıymış.(ki bursalı falan değil, ben salladım o an sadece)
Anneme göre bu nedenler böyle uzaaaaar gider.


Finallerin bitmesiyle 2010 güz dönemi de sona ermiş oldu.Şu an tatilde olduğum ve derin bir boşlukta yaşadığım gerçeğiyle yüzyüzeyim.Bu gerçekliği seviyorum.Çünkü çok değil, en fazla 10 gün sürecek.Ayın 23ünde tekrar işe başlıyorum :/ Tek avuntum işin Uludağ'da olması. En azından havam değişecek diyorum.

Bir Kup Hawaii daha istiyorum?
En iyisi Road Runner'a vermem konusunda sıkıştırıldığım o şansı yarın veriym de beni Mado'ya götürüp Kup Hawaii yedirsin :) Evet...böylece yarınki planımı da yapmış oldum.

Herkese iyi geceler...tatlı uykular...

Hard Candy'nin Erkekleri - Volume 7



Bal gibi bir adam bu. Honey Man resmen :)  Castiel...Evet  "Volume 7"miz, Felaket Partisi sınırları içinde hayatımıza girmeyi başarmış iyilik meleğimiz Castiel.


Castiel'la liseden ortak bir arkadaşım çıktığını ve üçümüzün buluşacağını söylemiştim. Ben o gün parasız kalınca karşıya geçmekten kaçındığım için bu iki adamı istemeyerek de olsa bir güzel ektim.


Bunun üzerine Castiel bana mesaj atıp baldan tatlı sözleriyle kalbimi kolayca fethetmeyi başarınca Amerikaya dönmeden onu tekrar görmek istediğimi hissettim. Adamın niyeti de beni buna ikna etmekti zaten. Ağzı öyle iyi laf yapıyor, öyle mantıklı cümleler kuruyor ki beni kandırırken...farkında olsam bile kızamıyorum ona, içimden gelmiyor. Sevgi dolu bir adam çünkü. Tarzı free olsa da buna rağmen gerçekten bir iyilik meleği olabileceğini düşündüğüm bir adam. Beni mutlu, memnun ya da buna benzer olumlu sıfatlara ulaştırmak için bilumum çaba sarfeden ve bundan büyük keyif alan bir adam. Bana keyif vermekten keyif alan bir adam...


Türünün sevmeyi bilen tek örneği diyebilirim onun için :) Bu ne demek derseniz ve biraz daha açmak gerekirse...Şartlar gereği tek eşli olamasa, kısa sürede birçok partner değiştirse de kesinlikle size bir duvarla takıldığınız hissi vermeyen çok nadir bulunan bir adam. Sizi içten gülümsetebilmek için tatlı dilini asla esirgemeyen, anlayışlı bir adam. Sırdaş bir adam ve sıradışı bir adam. Ciddi bir konuyu tartışabileceğiniz olgunluğa erişmiş, fakat aynı zamanda ruhu maceraperest; istediği takdirde-zamanında ve yerinde çocuklaşabilen bir adam. Son derece iyi masaj yapabilen bir adam.


"After the Night" periodunda iletişimde kalmaktan hoşnut olacağınız türde bir adam. Arkadaş bir adam ve hayatınızda olmasından mutluluk duyacağınız...Sizinle çektiği fotoğrafları paylaşan...Bir hafta sonra Amerikaya döneceği halde, siz buna istinaden konuşmalarınıza sınır koymak istediğinizde "Ölecekmişim gibi konuşma.Gidiyorum ve geri geleceğim." diyerek sizi yeniden gülümsetebilen bir adam :)


Regl olduğunuz için dudağınızın kenarında çıkan sivilceden ve kendinizi ne kadar çirkin hissettiğinizden yakındıığınızda tereddüt etmeden sizi kendine çekip saklamaya çalıştığınız sivilcenizi öpebilecek bir adam :) 


Onunla lafa dalıp pilavın altını tuttursanız bile o pilavı beğenerek yiyecek bir adam.


Yolunun üstü olmadığı halde ve hatta kilometrelerce uzağa gideceği halde sizi sırf yorulmayın ve biraz daha birlikte vakit geçirip hobeş edebilin diye evinize kadar bırakan bir adam.


Starbucks'ta kahvaltı etmeyi sevmediği halde sizin gönlünüzü yapmak için sesini çıkarmayan, ne verirseniz onu yiyen bir adam.


Siyah-Beyaz çerçeveli güneş gözlüğünü takıp size gülümsediğinde çok fazla öpülesi duran bir adam.


Sonuç olarak...dediğim gibi...henüz tanıdıklarım içinde kendisi türünün sevebilen tek örneği :) 
Amaçlanan ortak eylem sona erse bile paylaşıma keyifle devam etmeyi başarıp size kendinizi değerli hissettirebilen bir adam işte.
Birçoğu gibi egolarına yenik düşüp bencilleşen, size her seferinde içinizden "Erkeklerin hepsi hayvan!" dedirten biri değil. 
Aksine "Vay canına! Demek böyle tatlısı böyle meleği de varmış dedirten türden."
Kesinlikle feministlere bile erkekleri sevdirebilecek türden bir erkek o.
İyi ki varsın Castiel...Lee'den sonra öyle ilaç gibi geldin ki...iyi ki varsın ve umarım hep hayatımın bi köşesinde kalırsın.


Sevgiler... Hard Candy.


...

9 Ocak 2011 Pazar

Komşunun Kedisini Lee Öldürdü,Ben Regl Değilim...

 "Yalnızlık aslında göründüğü kadar iyi değlmiş, çünkü içten içe hissettirdiği yenilmişlik hissi sizi bitirirmiş." vs vs...
Bunu twitterden RT yapıyorsan senin işin bitik demektir bebeğim. Bunu yapan çok sevgili erkeğimiz Lee maalesef dün sabah itibariyle miadını doldurmuş bulunmaktadır.

 Bu özelliğimin iyi mi kötü mü olduğunu henüz kestiremesem de...evet var bende böyle birşey. Haftalarca birine kafayı takmışsam kıvranır resmen acı çekerim, ama gün gelir yanındayken bir hareketi bir jesti bir mimiği bendeki herşeyi bitirir, geri dönüşü olmaksızın kafamdan onu siler atar.

 Ne mi oldu? Bok oldu. Gerizekalı Lee! Sen yalnızlığa mahkumsun adamım bi kere bunu bi kabul et. Şu Teomanın "çok kadın hiç kadındır oğlum, yalnızlıktır sonu" olayı sana gelsin!
Ne kadar çoksa bilki o kadar boka batmışsın.
Öncelikle şunu bilmelisin evine gelmekten hiç hoşlanmıyorum çünkü ordan gelip geçmiş yüzlerce kaşarın izleriyle karşılaşmak bana basıyor.
Ayrıca Mr.Eleven'ın bana zamanında çok severek aldığı ve sende unuttuğum küpelerimi geri istiyorum! Çiçekli tokam ve jartiyerimin takımı olan g-stringim kalabilir.
Benim kafama dank eden asıl action kısmına gelirsek...O gece ona giderken regldim ve bunu biliyordu.Gündüz okul mevzuları yüzünden son derece negatif anlar yaşamış ve saatlerce ağlamış olduğum için akşam tek istediğim birazcık sevgi,ilgi ve şefkatti.
Gittiğim ilk saat bu konsepte uygun olarak film izleyelim teklifinde bulundu ve kabul ettim. Güzel bi şekilde koltuğa yerleşip, ışıkları da kapatıp tatlı tatlı izlemeye koyulduk.
Ama yok, bunun ekürisi rahat durur mu hiç! Bi kızı takmış kafasına götürme niyetinde. (Kız da safım garibim neyse orasını karıştırmayalım uzamasın.) Bu yavrucağız taksime eğlenmeye gidelim diye tutturmuş, onu gece halletme niyetinde olan hain çakal da yalnız gitmek istememiş olacak ki Lee'ye siz de gelin diye dakikalarca dil döktü. Sonunda giyindik üstümüzü apartopar çıktık.

Eğlendik,içtik filan fıstık döndük geri. Biraz duşta findirdedik...sonra girdik yatağımıza. Herşey normal dimi buraya kadar.
Gün ağarmaya yüz tutmuş, hava yarı aydınlık falan.
Ama adam boxerını geri giymedi!
Neyse yorum yok bişey demiyorum. Reglim zaten sinirim tepemde, susuyorum.
Öpüyo beni, sarılıyo öpüyo. Yine susuyorum, içime atıyorum tüm azgınlığımı.
Dakikalar ilerledikçe bastırılmış duygularım şansını zorluyo ama ben yine de tutuyorum.
Oramı buramı okşayıp durmanı geçtim bari kazık gibi aletini dayama bana sürekli be adam ağır tahrik unsururdur bu!
Sonunda beklenen oldu ve dayanamadım, beceremedim daha fazla. Anlamadığı noktaysa şuydu: zaten iradesi o kadar kuvvetli bi hatun olsaydım ben, o an onun koynunda olmazdım. Onun evinde hiç olmazdım ve o gece dışarı çıkmamış hatta hiç görüşmemiş olurduk.

Bi de bana diyo ki bendeki hareketlenmeyi görünce "Aslında gerek yoktu.Yapmasak mı, yapmasak da olur." bilmemne. Senin için değil kendim için yapıyorum zaten iki saattir imanım gevredi şu yatakta şerefsiz! Orda kendi çapında fingirderken yanındaki kızın regl döneminde tavan yapmış hormonlarıyla boğuştuğunu hiç düşünmüyorsun tabi!
Çıkardım çamaşırımı çıktım üstüne.İlk bikaç dakika herşey iyiydi hoştu güzeldi. Sonra hissettim ki yersiz bir kayganlık var. "Boşal ve duşa git dedim." sırf iyiyliğimden bak o an, bencilim ama bi yandan düşünüyorum en azından, izin verdim boşalabilirsin diye, lutfettim yani :)
Ama çoğu zaman sinirle genellesek de "Erkek milleti, hepsi aynı işte!" diye...yok hayır değil. Hepsi aynı değil bunların, karmaşık değil aksine basit yapıdalar ama aynı değiller. En fazla 3'e 5'e ayrılırlar. Çoğunluğu bu durumu takmazken bu takanlarından çıktı.

Tamam kabul ediyorum, o an kalkmış aletiyle yan komşunun kedisini öldürmüşcesine bir vahşet manzarasına tanık olmak istemezdik ikimizde. Kan tutuyordur belki de onu kimbilir. Ama görmesine fırsat vermemeye çalışarak elimden geldiğince çabuk temizledim, zaten bu duruma hazır elimde bir paket ıslak mendille bekliyordum daha ne yapabilirim!?

Ben temizlemesine temizledim de...bunun halini bir görseniz. Ömründen ömür gitti resmen. Surat bir değişti, bir trip bir trip! Yüzüme bile bakmıyo adam. "Tamam..." dedim "...Bitti, git duşa gir."

İçerde öyle uzun kaldı ki bu travmayı kolay kolay atlatabileceğini sanmıyorum. Onun bu hali de bendeki Lee'yi bitirdi. Çok değil, suratının ifadesini gördüğüm 5 saniye ve duşta kaldığı dakikalar içinde bendeki tüm izleri silindi.

Pardon ama çocuk! Ben insanım farkında mısın?
Sen sürekli yaptığın yemekler yüzünden yemek kokarken!
Yanımda alenen geğirirken!
Ya da burnunu sümkürürken!

Ben gıkımı çıkarmıyorum değil mi!? Neden peki hiç düşündün mü? Ben de çok kolay şekilde iğrenemez miydim senden? Hiç bi zaman sesimi çıkarmadım çünkü yemek yapmayı sevdiğini biliyorum. Varsın üstü başı soğan koksun ya da dişini fırçalasa bile ağzından et tadı soğan tadı gelsin. Ya da geğirsin yanımda, biliyorum çünkü insan o...çünkü az önce birlikte çok fazla bira içtik. Gidip burnunu da sümkürebilir inanılmaz bi gürültüyle! Çünkü insan o biliyorum, çünkü kıyamıyorum işte...biliyorum o an nefes alamıyo mutsuz oluyo. Çünkü üzülürse ben de üzülürüm.

Ama yok. Kiminde yoktur bu insani duygular ve sittin sene uğraşsan da yerleştiremezsin. Bu nedir biliyo musun, nerden gelir?
Tamamen aileden, yetiştirilme tarzından, empati kurabilme yeteneğinden...ve sen bunun için çok geç kalmışsın.
İşte bu yüzden yalnız kalmaya mahkumsun. İşte bu yüzden çok kadın hiç kadın ve sen hiçbir zaman gerçekten sevemeyeceksin.

Duştan çıkıp doğruca mutfağa gitmen, "Ben gidiyorum." dediğimde "Ama ben sana harika bi kahvaltı hazırlayacaktım?" demen yetmez, bunu deme, yapma hatta gerek bile duymam...ben hazırlarım sana kahvaltı. Sen yalnızca kalbimi kırmamayı, beni incitmemeyi , insan olmayı öğrensen yeterdi.
Olmadı...olmadı Lee. Sen de bittin.
 Geçmiş olsun.





...

5 Ocak 2011 Çarşamba

Sevgiliye Tazminat Hakkı


Şu saatte yatmam gerekirken sırf duş almaya üşendiğim için hala buralarda oyalanıyorum. Bu kadar da tembelim işte itiraf ediyorum. Biri olsa da beni yıkasa keşke köpürte köpürte...sevaba girerdi. Bizim kızlar olsa şimdi "S.ktir git duş mu alıcan napıcan! Cenabet cenabet dolaşma yanımda!" derlerdi. Özledim carlamalarını.

 Bu halimin sebebiyse çok net. Yine umut dolu başladığım yeni yılımın içine sıçan eşek herif! Lee.
Ben nasıl iradesiz bi hatunum böyle nasıl bi eli işte gözü oynaştayım nasıl bi kevaşeyim anlamadım ki!
Tutamadım biyerlerimi, dayanamadım dün gece mesaj attım Lee'ye. Beni özlememiş olmasına, iki gündür hiç arayıp sormamasına katlanamıyordum. İki mesaj attıktan sonra uyuyakalmış. Sabah da kendini affettirmek için apar topar geldi, girdi koynuma.

 Şimdi merak ettiğim gece gerçekten uyuya mı kaldı da beni çağırmadı? Yoksa başka bi dişi kişilikle birlikteydi de beni sallamadı...sabah da onu atlatıp beni kaçırmamak için koşa koşa yanıma mı geldi!?
Lee bunu anla artık hepimize birden sahip olamazsın beni deli ediyosun! Kafamda geliştirdiğim her yeni komplo teorisinde seni binlerce parçaya ayırmak istiyorum.

 Biliyor musun borçlar kanununa göre yeni yasa tasarısı uyarınca sevgililere de tazminat hakkı doğuyormuş. Yo hayır çok ciddiyim, şaka değil. Elime geçen bir fotoğraf, bir mektup, ya da evinde bulacağım herhangi bir aşk meşk izinde bittin sen! Şimdi buzdolabının üzerindeki görünüşte masumane ama içten içe fingirdek bir ruh haliyle yazılmış o mektubu kaldırsan iyi edersin yoksa evine bir dahaki ziyaretimden sonra onu asla bulamayacaksın haberin olsun! Sonraki günlerde de donuna kadar soyacağım seni, tek kuruşun kalmayacak bak gör! :)

 Nerdeyse 3 gündür menapozlu karılar gibi evin içinde dört dönüp duruyor, sıkıntımdan stresimden sürekli saçmasapan ne bulursam tıkınıyor ve saatlerce televizyonun karşısında anlamsız bakışlarla donup kalıyordum. Agresiftim, depresiftim ve çekilmiyordum. Meğer bütün olayım buymuş. Hıyarın teki sabah sessizce geldi, beni bi güzel kandırıp koynuma girdi, saatlerce benimle oynayıp bütün gazımı aldı ve pufff! Ben birden bire Hugo'daki kötü cadıdan pamuk prensese dönüştüm.

"Abi bu muydu bütün olayın!?" dedi Desperate, Lee gittikten sonraki sükunetime dayanarak.
"Buymuş demekki.Ben de anlamadım.Normalde olsa herhangi biriyle aşk yapıp bu dengeyi sağlardım ama bu kez onları istemedim.Hepsini patır kütür reddedince, anlayamadım. Demekki derdim sex değil dedim hep."
"E değil zaten, baksana haline!" dedi sigarasından sıkı bir nefes çekip.

O an hızla uzaklaştım yanından.Bunu duymak istemiyorum işte.Kendim kabullenmek istemezken bi başkasından, objektif bir görüşle ona aşık olduğumu duymak istemiyorum. Çünkü değilim. Hayır değilim. Olmayacağım.Öyle görünmesi öyle olduğu anlamına gelmez. Öyle olmak zorunda değil.

Bu arada şu partide tanıştığım iyilik meleği: Castiel...Ben herkesi eklerken onu da facebooktan ekledikten iki gün sonra bana formspringten bikaç soru sormuş. Benimle ilgilenmesi hoşuma gitti. Belki bu şekilde biraz kafamı dağıtabilirim. Umarım bir aksilik olmaz ve cumartesi akşamı liseden arkadaşım,o ve ben buluşuruz.

Biri bana Lee'yi unutmam konusunda yardımcı olur mu artık! Yeter her seferinde isyan etmekten yoruldum.Ooooooofffff! Su aygırları bile senden daha duygusal, hıyar herif!

Sinirlenmiyorum, sakinim. Hayır sinir stres yapınca yine zararlı ben çıkıyorum, çünkü ilk koştuğum yer her nasılsa yine onun kucağı oluyo!




...