28 Aralık 2010 Salı

Lee'nin Beklenmedik Sürprizi

  Depresifim! Agresifim! ve dahası!


 Aslında bunu çok güzel duygular içinde yazmak isterdim ama Lee'ye hissettiğim herşey kolayca zaman aşımına uğrayıp hiçbir zaman stabil kalamadığı için sadece denemekle yetineceğim. Şu an bir yanım ona çok kırgın...hem de çok fazla.


 Dün gece hiç aklımda yokken tam duşa girdiğim sırada telefonumun bilibiling! diye ötmesi pek hayraalamet değildi, sesinden belliydi. İçten içten haykırışı "şimdi ben bu mesajı aldım sen de az sonra okuyacan, çok ballı kaymaklı gelecek ama bak gör sonunda yine göt olacan!" sinyalleri vermekteydi.


 Öyle mi oldu gerçekten bilmiyorum. Kiminiz abartıyorsun diyebilirsiniz ama bu durum beni yıpratmaya başladı.


 Mesaj Lee'dendi. Uyuyamadığını, yardımcı olmak isteyip istemediğimi soruyordu. Bu aslında, ne zaman onda kalsam ertesi sabah başıma kaktığı bir olaydır. "Yine uyuyamadım!"    Aferin sana! Hep söylüyorum içerde yatabilirim diye. Hayır okey dese gerçekten alınıp kırılmayacağım gideceğim. Ben bu konuda hassasımdır çünkü, bilirim başkasıyla uyumak zordur. Ben de çok rahatsız olurum. Ama her nasılsa Lee bende fena bi uyuşturucu etkisi yaratıyor. Öyle ki onun koynunda uyuduğum gecelerde, apartmanda içinde kadın olan bir asansör düşüp kıyametler kopsa ve bütün apartman ahalisi ayağa kalksa bile ben kış uykusuna yatmışcasına uyumaya devam edebiliyor, bu durumu sabah ev arkadaşım ve sevgilisinden duyup "Hadi yaa!" tepkisi verebiliyorum.
 Ve ardından düşünüyorum...bana onunla uyurken bu derece huzur veren şey ne? Uyumadığımız zamanlarda verdiği huzursuzluk, kavga, gürültü, kıyamet?
 Ya da ikimizin de bitmek tükenmek bilmeyen libidosu, birbirine olan arzusu, savaşmaktan sevişmekten bitap dümüş bir ben... çünkü yemin ederim Lee'nin koynunda geçen bir gecem insidon alıp yattığım geceler kadar etki sahibi üzerimde.

 Yine de paşam! Ertesi sabah bundan şikayet edeceksen eğer, gecesinde kolunu bacağını bana sanki biyere kaçacakmışım gibi sımsıkı dolayıp yatma bir daha! Bu kadar da alınıyorum işte sana bu konuda!


 Herneyse...bunun lafını eden adam kalkmış size "Beni uyutmaya gelsene." tarzı bir mesaj atıyorsa ister istemez bi kıllanırsınız dimi. Ne çeviriyo lan bu!? gibilerinden...

 Yok ben kıllanmadım işte. Onca lafı yediysem de onu uykusuz bıraktığım gecelere dair...yine de iyi niyetimle safça yiyorum. "Olur, gelip uyuturum." diyorum. İçten içe özlüyorum çünkü. Evet hayvanım ben! Kendime söz versem de tutamıyorum. İçimdeki kimseyi dinlemeyen ben, beni bile dinlemiyor çünkü. Sürekli bildiğini okuyor.


 Duştan sonra apartopar üstümü giyinip çıktım evden. Taksici alışmış artık; sormuyor bana nereye gittiğimi, sadece götürüyor ve tam noktasında indiriyor. Güvenlik desen keza öyle... giriyorum kapıdan, ben de alıştım artık, Lee'yi arayıp talimat almadan doğru tuşlara basıp çalabiliyorum zilini. Ama bu alışkanlık hiç iyi gelmiyor bana...herşeyin otomatikleşmesi ürkütücü. Hayatıma iyice yerleşmeye başladığı hissi son derece korkunç.

 Bunları düşünürken içim sıkıla sıkıla çıkıyorum asansörle yukarı. Asansörden inip dairesinin kapısına geldiğimdeyse alıştığımın aksine beni kapıda karşılamıyor.


 Kapı aralık...Lee ortada yok. Kapıya doğru attığım her adımda arasından sızan titrek ve loş ışık bana "Yok artık! Yok artık Lebron James! Yok artık kendine gel! Rüya görmeyi kes Hard Candy, Lee bu kadar romantik bir adam olamaz!" dedirtiyor.


 Yavaşça biraz da ürkekçe iterek açıyorum kapıyı... ve evet... rüya değil, gerçek! Bilindiği üzre o kadar romantik bir adam olmasa da, hatta çoğu zaman odunun teki olsa da denemesi içimi titretiyor doğrusu. Yoluma serdiği kırmızı mumların yarattığı atmosfer harika. İçerden gelen müzik sesi mükemmel. O an yüzüme yerleşen gülümsemeyse paha biçilemez! :)

 Seri hareketlerle ayakkabılarımı çıkarıyor, çantam ve montumla birlikte bir kenara atıyorum. Attığım kenarda umarım mum yoktur, gecenin sonunda itfaiyeci fantezisi istemiyorum ama acelemden dönüp bakmıyorum bile ardıma.

 Sanki bir an önce gidip dudaklarına yapışmak istiyormuşcasına bir his var içimde. Yokluyorum... evet var, evet ondan: dudaklarına yapışmak istiyorum.


 Bilsem jartiyerimi bu gece giyerdim diyorum  biryandan içimden, kırmızı mumlu koridorda ilerlerken. Oysaki bu romantizmin etkisinde kalmış geceyi zaten geçen seferki jartiyerime borçlu olduğumu birkaç saat sonra algılayabiliyorum. Ne yani şimdi sıranı bana mı savdın Lee? Bunu bir rekabete mi çevireceğiz...bakalım kim daha yaratıcıı!

 Odasına vardığımda yatağında buluyorum onu. Gülümseyip yaramaz bakışlarına dikiyorum benimkileri ve daha fazla sabredemeyip üstüne çıkıyor, öpüyor, öpüyor, içimden sövüyor, "ulan yine kandırdın beni şerefsiz!" diyor ve birkaç tokat atıp öpmeye devam ediyorum.


 Hem kızıyorum ona, hem de kıyamıyor. Bu nasıl oluyor? Nasıl! Deliriyorum!

 Soyunuyorum vakit kaybetmeden, çünkü sabırsızım. Annemin karnında nasıl beklemişim 9 ay ciddi bir muamma! Gecenin ilerleyen saatlerinde adam yavaş sex yapalım diyor bana, onu bile beceremiyorum :/ süre tuttuk da en fazla 1 dakika. Hızlı, hızlı, hızlı, daha hızlı, daha, daha, daha, hem fazla, hem hızlı...daha, daha, daha, hep, hep, hep!


 Bir an duraksayıp utanıyorum çünkü bağırırken çok ses çıkarıyorum diye ağzımı kapadığım için gülüyor bana. "Ama ya duyarlarsa?" diyorum endişeyle, "Duysunlar, ne kadar şanslı olduğumuzu düşünüyorlardır." diye cevap veriyor. Ben böyle şansın içine sıçiym, dalga mı geçiyosun köpek! Çok büyük aşk yaşıyormuşuz gibi laflar etmiyor musun zaman zaman beni benden alıyor bu sahte hallerin. Ne kadar harika bir fuck buddy çifti olduğumuzu duyup mu çok şanslı lan bunlar diyecekler. O zaman senin bütün apartman seksomanyak abi, ben almiym. Maalesef istediğin gibi sadece nefes almıyorum, genelde kontrol altında tutabildiğim ama senin yanında bu özelliğimi üzerinde gün geçtikçe kaybettiğim hislerim var.

 Harika bir gece geçirdik yine kabul ediyorum. Aramızdaki çekimi inkar etmiyorum. Kabul edemediğim ne biliyor musun! Bugün seni dışarıda başka bir kızla gördüklerini söylediklerinde seni deli gibi kıskandığım gerçeği...çünkü bu sana olan sevgimi kendime bile itiraf edeyişimin yegane kanıtıdır.

 Benim tam da bittiğim andır.

0 yorum:

Yorum Gönder