25 Aralık 2010 Cumartesi

Mal Kaybı

 Bu kadar güzelken, fıstık gibi hatunken nasıl hala yalnızsın diyor bütün arkadaşlarım istisnasız... öyle olduğum için yalnızım işte. Her yandan vermiyormuş yukardaki... çirkin bahtı versin derler ya hani, hah işte varsa ondan 1 porsiyon alayım ben.

 Kimi zaman gerçekten yorulduğumu hissediyorum. İnsanlara şans vermekten bıkıp sıçarım böyle işin içine diyor ve köşeme çekiliyorum. Bir süre sonra arkadaşlarım bir terslik olduğunu düşünüyor bu sefer de...eskisi kadar enerjik değilsin diyorlar. Hasta mısın diye soruyorlar. Hayır değilim. Hayatımda biri olmadığı için giyimime özen göstermiyor ve makyaj yapmıyorum hepsi bu. Ama öyle alışmışlarki beni sürekli orda burda taş gibi fink atarken görmeye... yadırgıyorlar doğal olarak dersten ya da işten gelip odama kapandığımda.

 Lee'yle görüştük tekrar...ve hatta tekrar. Lanet olsun ki bu adama gereğinden fazla alıştım ve bu beni çok mutsuz ediyor. Dün gece beni ilk kez ağlattı. Her zamanki atarımı yapıp pılımı pırtımı toplayıp çıktım kapıdan. Beş dakika kadar asansörün önünde bekledim gözyaşları içinde. Gözyaşlarımı serbest bırakmamak için sıktığım kaslarım inanılmaz bir baş ağrısına sebep olmuştu. Birkaç dakika sonra ışıklar söndüğünde korktuğumu hissettim. Eve geri dönebilirdim o an. Taksi durağı hemen aşağıdaydı. Hoş...olmasaydı da ben başımın çaresine bakardım, bugüne kadar hep yaptım. Ama o an eve dönüp yatağıma yalnız girmek ve ağlayarak sızmak istemiyordum.

 Yaklaşık beş on dakika önce üzerimde onun için giydiğim jartiyerimle deli gibi seviştiğim adamın koynunda uyumak istiyordum. Onun kollarında, mutlu ve huzurlu bir şekilde...

Geri döndüm. Kapıyı çaldım; zilden parmağımı hiç çekmeyerek son derece inatçı bir şekilde. Kapıyı açınca şaşırdı. Gülümsedim sinirle...o da güldü. "Neden geri geldiğimi sakın sorma." dedim ve onu kenara itip içeri girdim. Salona geçip koltuğa yattım önce.On beş dakika kadar sessizce gözümden süzülen yaşlarla boğuştum. Koltuğun üzerindeki yastıklara öyle gömülmüştüm ki ağladığımı görmesin diye...halbuki o kadar çabalamam yersizdi. Zaten umrunda değildim, adam oturmuş laptopta online poker oynuyordu. Pok ye e mi!

Bir ara gelip orada uyumamamı, içeri yatağa geçmemi söyleyip beni kaldırmaya çalıştı. En nalet tavrımla gitmeyeceğimi, orada uyuyacağımı söyledim. Pes etti ve pokerine geri döndü. Bir süre sonraysa ben pes etmiştim. Gecenin içine daha fazla sıçmamın hiçbir anlamı yoktu. Anlaşamadığımız acı bir gerçekti ama insan her zaman yaşadığı her anın da değerini bilmeliydi. Yerimden kalkıp gözyaşlarımı sildim, onu da kıymetli pokerinin başından kaldırıp içeri götürdüm. İtiraz etmedi. O kadar vurdumduymaz bir yapısı var ki zaten, tüm dertler ondan uzak olsun da ne bok olursa olsun modunda paşam. Dünya yıkılsın ama ona birşey olmasın.

 Kızıyorum.Sürekli zıtlaşıp kavga ediyoruz ve bu beni kırıyor. Ama yanıma gelip bana sıkıca sarıldığı zaman, sonra daha fazla sarıp daha fazla sıkıp defalarca saçlarımı öptüğü zaman bütün yelkenlerim suya iniyor. Her defasında kanıyorum buna; yapmamam gerektiğini bile bile.

  Daha fazla çabalamanın anlamı yok biliyorum. Olmayacak çünkü, sittin sene anlaşamayacağız biz. Bu durumda da aramızdaki tutkunun, çekimin haricinde birşey paylaşamayacağız. Bana ne verdin bugüne kadar diyor. E be adam! Almıyorsun ki verelim! Soğuksun! Yabanisin! Odunun tekisin! Sonra kalkmış bana sevgiden bahsediyorsun! Dün gece ağlattın beni...seni sevmesem gözyaşlarım akar mıydı sanıyorsun!

 Tamam akardı. Panik anında, kıçımı kurtarmak için timsah gözyaşları akıtabildiğim doğrudur . Bunun şahitleri çok. Ama dün gece ağlarken ne hissettiğimi anlamaman için tam bir mal olman lazım!

  Seviyorum işte seni! Ama sevmeyeceğim. Unutacağım. Ben bunu daha önce de yaptım, şimdi de yapacağım. İşte o kadar güçlü bir kadınım.

 Bir yanım çok istese de her an yanında olmayı...tutacağım kendimi, olmayacağım. Gelmeyeceğim bir daha yanına. Seni kalbimden, kafamdan, ruhumdan tüm gücümle gönderiyorum şu andan itibaren. Düşünmek istemiyorum daha fazla.

 Şöyle diyelim o zaman uzatmadan, bir arkadaşın da dediği gibi... Şimdi gidiyorsun ya hani, buna bir de isim vermek gerek : Mal Kaybı.

0 yorum:

Yorum Gönder